Kadınlarda Kısırlık İnfertilite Tedavisi

Kadınlarda Kısırlık (İnfertilite)

Kadınlarda infertilite problemleri bazen adet düzensizlikleri olarak, bazen tekrarlayan gebelik kayıpları olarak, bazen de sebebi bilinmeden gebelik elde edememe durumundan dolayı kendini gösterebilmektedir.

Kısırlık sadece hamile kalamamak anlamına gelmemektedir. Hamile kalabilen, fakat hamilelik süreci canlı ve sağlıklı bir bebek doğumu ile sonuçlanmayan çiftlerde de infertilite, yani, kısırlık sorunu mevcuttur.

İnfertilite, temel olarak birincil ve ikincil infertilite olarak gruplandırılır:

  1. Primer (Birincil) İnfertilite: Daha önceden hiç çocuk sahibi olmamış, hiç hamilelik elde edememiş veya hamilelik elde etmesine rağmen canlı doğum gerçekleştirmemiş kadınları içeren bir gruptur.

  2. Sekonder (İkincil) İnfertilite: Daha önceden canlı doğum yapmış ve bebek sahibi olmuş kişiler gerek yaşının ilerlemesi, gerek çevresel faktörler veya farklı hastalıklar sebebi ile tekrardan gebelik elde edemeyebilirler. Bu kişiler ikincil infertilite grubuna dahil olurlar.


Temel olarak kadın infertilitesinden sorumlu üç ana faktör mevcuttur. Bu faktörler hem birincil hem de ikincil infertilte problemlerini de kapsamaktadırlar.

  1. Ovülasyon Bozuklukları: Kadınlarda infertilitenin en temel sebebi ovülasyon bozukluklarıdır. Ovülasyon bozuklukları, doğal şartlarda gözlemlenen normal kadın yumurtalık fizyolojisinde aksamalar meydana gelmesi anlamına gelir. Normal kadın fizyolojisi, her bir adet döngüsünde belli başlı olguların gerçekleşmesine neden olur. İlk olarak, kadın her ay düzenli adet görür. Düzenli adet gördüğü zaman kadının beyin merkezinden belli başlı hormonların salgılanması vasıtası ile yumurtalıklara mesaj iletilir. Bu mesaj iletimi sayesinde yumurtalıklarda yumurta gelişimi başlar. Yumurta gelişimini etkin bir şekilde kontrol eden mekanizmanın adı ‘Hipotalamus-Hipofiz-Yumurtalık Ekseni’ olarak adlandırılır. Bu eksendeki iletişim, hormon salgılanması ve bu salgılara verilen yanıtlarla gerçekleşir. Daha kolay anlamak için, aşağıdaki şekli inceleyelim:
RESİM 1: Hipotalamus-Hipofiz-Over Döngüsü

Beynimizin endokrin sistemi açısından en önemli bölümü olan hipotalamus, hormon üretimi veya salgılanması için vücudun ihtiyaç duyduğu durumlarda hipofiz bezini uyarır. Yandaki resimde de görüleceği gibi, yumurtalıklardan yukarıya giden 1 numaralı mesaj, yumurtalıkların ihtiyacını beyne sinyal eder.

Bu sinyali alan hipotalamus gerekli hormonların üretilip salgılanması için hipofiz bezini uyarır. Bu uyarı, gonadotropin salgılama hormonu (GnRh) salgısı ile gerçekleşir. Uyarıyı alan hipofiz bezi, FSH ve LH hormonlarını salgılar. FSH hormonunun amacı folikül gelişimini sağlamak, LH hormonunun amacı ise gelişen folikülleri olgunlaştırmak ve ovülasyonu gerçekleştirmektir. Yeterli gelişim düzeyi sağlandığı zaman, yumurtalıklar gerekli hormonların salgılanması ile (Örneğin estrojen ve projesteron), beyne sinyal gönderir ve hormon salgılanımını durdurmasını ister. İhtiyaç doğrultusunda her ay yine bu sinyalleşme devam eder. Bu sayede, küçük antral foliküller büyüyerek ovülasyona ulaşırlar ve döllenmeye hazır hale gelirler.

Yukarıdaki görselde 4 numara ile işaretlenmiş aşama, yumurtanın artık ovülasyona ulaştığı ve döllenmeye hazır hale geldiği aşamadır. Bu aşamadan sonrai yumurta yumurtalığı terk eder ve döllenebilmek için yumurtalıklar ve rahimi birbirine bağlayan fallop tüpüne doğru ilerler. Fallop tüpünde bekleyen yumurta, eğer oraya ulaşan sperm hücresi olursa, döllenme işlemi gerçekleşir ve hamilelik oluşur. Eğer fallop tüpüne ulaşan sperm hücresi yoksa, o zaman döllenme olmaz ve bir müddet sonra döllenemeyen yumurta rahim içerisine iner ve adet kanaması ile birlikte vücuttan atılır.

Aşağıdakı görselde ise, yumurtanın yumurtalıkları terketmesinden sonraki serüveni gözlemlenebilir:

RESİM 2: Kadın Üreme Organları

Yukarıdaki bölümde de anlatıldığı gibi, yumurtalar, yandaki görselde 1 numara ile işaretlenmiş olan yumurtalığın içerisinde gelişir ve olgunlaşır. Bu gelişim sürecinde meydana gelen herhangi bir sorun, ovülasyon bozukluğu olarak adlandırılabilir. Olgunlaşan ve ovülasyona ulaşan yumurta, 2 numara ile gösterilmiş olan fallop tüpüne doğru ilerler. Şayet burada sperm hücresi ile karşılaşırsa dölleme işlemi gerçekleşir ve oluşan embriyo yavaş yavaş 3 numara ile işaretlenmiş olan rahim (döl yatağı) istikametinde ilerler. Burada implantasyon, yani, embriyo tutunması işlemi gerçekleşir ve gebelik oluşur. Yukarıda anlatılan bu normal üreme fizyolojisinin herhangi bir kısmında bir problem meydana gelmişse (gerek beyin ve yumurtalık arasındaki endokrin mesajlaşma aşamasında, gerek yumurtalıkların içerisinde, gerekse yumurtanın fallop tüplerine ulaşması aşamasında), bu problemler genel olarak ovülasyon bozukluğu olarak adlandırılır.

2. Uterus (Rahim) ile alakalı problemler: Uterus, yani rahim, yukarıdaki resimde 3 numaralı alan olarak gösterilmiştir. Rahim, gebeliğin oluşumundan itibaren bebeğin gelişimini sürdürdüğü organdır. Rahim içerisinde gebeliğe engel teşkil edebilecek bir durum mevcut ise, gebelik oluşamayabilir veya oluşsa bile düşüklerle sonlanabilir. Rahimde olabilecek bir miyom veya polip, tüplerden gelebilecek bir sıvı akımı, embriyonun tutunmasına engel teşkil edebileceğinden birer infertilite sebebidir. Rahimde yapışıklık ve rahmin fiziksel yapısındaki bozukluklar da gebeliğe engel yaratabilecek problemlerdendir.

3. Servikal problemler: Serviks, üstteki resimde 4 numaralı alan olarak gösterilmiştir. Resimde de görüleceği gibi, serviks, vajina’dan rahim’e doğru olan geçişin kapısı gibi görev görmektedir. Servikste, yani rahim girişinde olabilecek bir tıkanıklık, yine bu bölgede olabilecek bir kist veya polip veya servikal zayıflık gibi problemler de infertiliteye sebebiyet vermektedir. Doğal yollarla cinsel birleşme esnasında sperm bu kapıdan geçerek fallop tüplerine doğru geçiş sağlar. Bu yüzden, bu bölümdeki tıkanıklık spermin geçişini engelleyebilir. Bu durum sadece doğal gebeliklerde değil, aşılama veya tüp bebek tedavilerinde de sorun yaratacak niteliktedir. Kıbrıs Tüp Bebek Merkezinde Doç. Dr. Savaş Özyiğit bu tür vakalarda servikal dilatasyon yöntemi ile serviksi açarak tedavi uygulamaktadır.

Bu üç temel problemle beraber, fallop tüplerinde olabilecek bir tıkanıklık, endometriozis ve polikistik over sendromu gibi problemler de infertilite sorunlarının bilinen sebeplerindendir. Bu tür faktörlerle beraber, dışsal faktörler de infertilite sebebi olabilmektedir. Bunlar stres, yüksek miktarda sigara ve alkol tüketimi, aşırıya kaçan spor aktiviteleri, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, enfeksiyon hastalıkları, çok zayıf veya çok kilolu olmak ve dengesiz beslenmek olarak gruplandırılabilir.

İnfertilite Tanı ve Tedavi Yöntemleri: Nereden Başlamalı?

Şayet bir yıldır korunmadan düzenli olarak cinsel ilişkiye giriyor ve gebelik elde edemiyorsanız, infertilite tanı’sı konulabilmesi için gerekli infertilite testleri ve tetkikleri yapılmalıdır. İnfertilite testleri standart testler değildir. Aslında ilk etapta her çifte yapılan test ve tetkikler standart olsa da, ilk araştırma evresinin akabinde uygulanacak olan test ve tetkikler kişiye özel ve kişinin infertilite geçmişi, aile öyküsü, yaşam şartları ve çevresel faktörleri göz önünde bulundurularak uygulanmalıdır.

Standart Olan Testler:

İlk adım jinekoloğunuza giderek jinekolojik ultrasonografi yaptırmak olacaktır. Adetli iken yapılacak olan ultrasonografi tetkiki, over rezervinizin daha iyi gözlemleneblmesini sağlayacaktır. Bu yüzden, jinekolojik ultrasonografi tetkikinizi ideal olarak adetinizin 2. veya 3. günün yaptırmanız gerekir. Yine aynı gün, hormon değerlerinizin ölçümünün yapılması hem yumurtalık rezervinizin hem de hormonal dengenizin tespiti açısından çok önemlidir. Yapılacak olan hormon tetkikleri FSH, LH, Estradiol, Prolaktin, TSH, AMH ve Progesteron testleridir. Bu testler, overlerdeki yumurta rezervinin değerlendirilebilmesi amacıyla ve doğurganlıkla ilgili diğer yardımcı faktörlerin gözlemlenmesi amacı ile yapılır. Bu testler sonucunda genel fertilite seviyeniz hakkında ciddi anlamda bir bilgiye ulaşılmış olunur. Bu testlerin sonuçlarının yorumlanması ve testlerin ne anlama geldikleri hakkında daha kapsamlı bilgiye ulaşmak için lütfen “İnfertilite test ve tetkikleri” bölümümüzü ziyaret ediniz.

Kişiye Özel, Gerekli Durumlarda Yapılabilecek Testler:

Her kadının infertilite öyküsü farklıdır. Gerek yaş, gerek gebelik için uğraşılan zaman miktarı, gerek adet düzeni veya düzensizliği, gerek ailenin genetik öyküsü, gerek evde beslenen hayvanlar, gerek yukarıdaki testlerin sonucunda çıkacak olan durum, herbiri kişinin infertilite profilinin net olarak çıkartılmasına olanak verecektir. Kişinin infertilite profili çıkarıldığı zaman, standardın dışında belli başlı test ve tetkikler de istenecektir.

Standart testlerin ardından bir sorun görülemiyorsa ve bununla beraber erkeğin sperm sayısı ve sperm hareketliliğinin değerlendirildiği semen analizi testi sonuçları da normal değerlede ise, bir karar aşamasına varmak gerekecektir. Bu karar, ileri seviye tetkiklere devam etmek veya tedavi aşamasına geçmek arasında yapılacak bir karardır. İleri seviye test ve tetkikler maddi olarak külfetli olabileceği için, bazı durumlarda tedavi aşamasına geçmek ve bir deneme yapmak daha doğru bir seçim olabilir. Tüp bebek tedavisi uygulanması sonrasında sonuç negatif çıksa bile, elde edilen sonucun ve bulguların değerlendirilmesi oldukça değerli bilgiler verebilmektedir. Bu yüzden başarısız olan bir tüp bebek tedavisi, bir sonraki tedavinin başarılı olmasını sağlayabilecek veri ve doneleri bize sağlayabilmektedir.

İleri seviye infertilite test ve tetkikleri, sizin infertilite geçmişiniz, aile medikal geçmişiniz ve önceki tedavilerde alınan sonuçlar doğrultusunda şekillenecektir. İleri seviye test ve tetkikleri genellikle aşağıdakileri içermektedir:

  • Histerosalpingografi (HSG)
  • Karyotip Analizi
  • İleri enfeksiyon testleri
  • Trombofili gen paneli çalışması
  • İmünolojik testler
  • Tüp Bebek tedavisi ile birlikte “Genetik Tanı” uygulanarak embriyoların genetik olarak incelenmesi.

İnfertilite araştırması esnasında yapılması gereken test ve tetkikler için ‘İnfertilite Testleri’ bölümümüzü ziyaret edebilirsiniz.