İnfertilite Testleri

İnfertilite Test ve Tetkikleri

Önceki bölümlerde bahsettiğimiz gibi; infertilite kadından, erkekten veya her iki partnerden de kaynaklanabilmektedir.

Bu yüzden, gerekli infertilite test ve tetkiklerini yapmak için eşler aynı anda bu sürece dahil olmalı ve testlerini eş zamanlı olarak yaptırmalıdır.

Hem tetkiklerin bir elden tez bir zamanda yapılabilmesi için, hem de bu stresli dönemde eşlerin birbirlerine manevi destek sağlayabilmeleri için birlikte hareket etmeleri uygun olacaktır.

İdeal bir dünyada herhangi bir infertilite tedavisine başlamadan önce gerekli tüm test ve tetkiklerin tamamlanması gerekir. Fakat, gerekli ‘tüm test ve tetkiklerin’ neleri kapsadığı konusunda bir konsensus oluşmuş değil. Yardımla üreme teknolojileri çok kısa sürelerde çok uzun yollar kateden ve sürekli yeniliklere açık olan tedavilerdir. Bu yüzden, yapılan tanımlamalar ve belirlenen kıstaslar kısa süreler içerisinde yerini daha güncel versiyonlarına bırakabilmektedir. Mesela bundan çok kısa bir süre önce FSH hormon değeri, bir kadının yumurtalık rezervinin en net göstergesi olarak kabul edilirken, artık günümüzde FSH ölçümünün yapılmadan da tedavi planlanabildiğini biliyoruz. Bu durumda, şu an standart olarak yapılan ve komple infertilite check-up paketi olarak adlandırılan testleri bir müddet sonra ne kadar güvenilir bulacağımızı bilemeyiz. Değişen teknoloji ve göncellenen bilgiler ışığında, hastalara sunulan test ve tetkikler de değişim göstermektedir. Fakat bu gelişmelerden bağımsız olarak, bazı çiftlere tedavi öncesinde komple infertilite check-up uygulaması tercih edilmeyebilir.

İlk olarak, infertilite testleri oldukça maliyetli olabilir. Geçtiğimiz son 10 yıl içerisinde belki de 100’ü aşkın, hepsi farklı parametreleri ölçmeyi hedefleyen alternatif infertilite göstergeleri piyasaya sunulmuştur. Bu testlerin bazıları kalıcı olarak infertilite merkezlerinde rutine alınmakta, fakat büyük bir kısmı da ciddi bir avantaj sağlamadığı gerekçesiyle yok olup gitmektedir. Şu anda internette bir araştırma yapsanız, en son teknoloji ile infertilite test ve tetkikleri sunan onlarca farklı websitesi bulabilirsiniz. Tüm bu testleri yapacak olsanız, muhtemelen tedavi için ayırmış olduğunuz bütçeden daha fazlasını sadece testleri yaptırmak için harcayacaksınız. Bu yüzden, kişiye özel en etkin test ve tetkiklerin belirlenebilmesi için en birinci adım, eksiksiz bir infertilite değerlerndirmesi yapılmasıdır. İyi bir infertilite değerlendirmesi, hekiminize hem infertilite geçmişiniz hakkında oldukça detaylı bilgiler verecek, hem de sizin için en gerekli testlerin seçilebilmesi için yardımcı olacaktır. Önemli olan hastaya kaç test yapıldığı değil, yapılan testlerin hastanın infertilite değerlendirmesi ile uyumlu olmasıdır.

Tüm testlerin her hasta grubuna uygulanmaması için başka bir sebep ise, testlerin maliyetli olabildikleri kadar zaman olarak da oldukça uzun sürebilmeleridir. Özellikle devlet sağlık sigortası programları altında yapılmaya çalışılan testler çoğu zaman aylar sürmektedir. Testlerin yapılması için aylar hatta bazı durumlarda yıllar alması belki 20’li yaşlardaki çiftler için ciddi bir sorun teşkil etmeyecektir fakat 40’lı yaşlardaki çiftlerin beklemek durumunda kaldığı her gün tüp bebek tedavilerinde elde edilebilecek başarı oranlarını o denli düşürebilmektedir.

Tedavi öncesinde elde edebileceğimiz tüm bilgilere ulaşmak ve tedaviyi bu şekilde planlamak istesek de, yukarıda belirtildiği gibi maliyet ve zaman unsurları bunu mümkün kılmayabilir. Ayrıca, bazen tüp bebek tedavilerinde elde edilen bir başarısız deneme, bizlere hiçbir test sonucunun veremeyeceği nitelikte bilgiler sunabilmektedir. Bu yüzden, aşırı maliyet ve zaman gibi faktörler de göz önünde bulundurulduğunda, bazı durumlarda temel infertilite testlerinin ardından hemen tedavi aşamasına geçmek daha doğru bir seçenek olabilir.

Nereden Başlamalı?

Çiftlerden bir çoğu bir yılı aşkın bir süredir düzenli bir cinsel yaşantıya sahip olmalarına rağmen gebelik elde edememektedir. Diğer bir yandan, birçok çift gebelik elde edebilmekte fakat gebelik kısa bir müddet sonra düşük ile sonuçlanmaktadır. Her iki gruptaki çiftler de ‘infertil’ olarak adlandırılmaktadır. İnfertilite sadece gebelik oluşmayan durumlarda değil, gebelik oluşmasına rağmen gebeliğin sürmemesi ve canlı doğumla sonuçlanmaması durumlarında da kullanılan bir tabirdir. Kısacası, tekrarlayan düşükleri olan çiftler ve hiç gebelik elde edemeyen çiftler infertil olarak adlandırılmaktadırlar. Fakat, bu noktada çok önemli bir ayırım yapmak gerekecektir. Her ne kadar da farklı kategorilerdeki çiftler aynı gruba kavram itibarı ile dahil edilseler de, bu çiflterde izlenecek olan tetkikler ve araştırma yöntemleri farklı olacaktır. Aslında, standart testler ile infertilite araştırmasına başlansa bile, her çift kendilerine göre farklılıklar göstereceğinden, yine her çift için izlenecek yol biraz farklı olacaktır.

İlk etapta, standart testler ile başlamakta yarar vardır. Standart testler, kadında hormon değerlerini ölçerek fertilite seviyesi ve yumurta rezervi hakkında bilgi almayı hedefler. Erkekte ise sperm incelenir ve genel anlamda bir sorun olup olmadığına bakılır.

Kadın İçin Gerekli Testler

Kadın için yapılacak olan ilk testler yumurtlama düzeylerini ve genel olarak hormon dengesini takip etme amacı ile yapılacak olan FSH, LH, Estradiol, Prolaktin, TSH, ve AMH hormon testlerini içermektedir. Bu testler adetin 2 ila 4. günleri arasında yapılmasının önemi vardır. Farklı ülkelerde, hatta ayni ülkede farklı laboratuvarlarda farklı ölçüm birimleri olabildiği için bu testlerin her birinin ölçüldükleri laboratuvarın referans aralığında değerlendirilmeleri gerekmektedir.

Over rezervinizin en net göstergesi bugünr dek FSH hormon değeri olarak bilinmekte idi. FSH hormon değerinin yaş ilerledikçe yüksek seviyelere çıkması, yumurtalık rezervinizin azaldığı, hatta yumurta kalitesinin düştüğü anlamına gelebilir. Fakat bilinmesi gerekir ki, FSH hormonunun kan değerine etkisi zaman alabileceği için, hastanın over rezervindeki sıkıntıları hemen gösterememesi gibi bir problem olabilir. Bununla birlikte, FSH farklı hormonlardan veya unsurlardan kolayca etkilenebilecek bir hormondur. Bu yüzden, tek başına FSH hormon değerine bakmak yanıltıcı olabilir. Anti Mullerian Hormon (AMH) hormon değerinin ölçümü, over rezervinin belirlenmesi açısından daha net bir tablo ortaya çizecektir. AMH hormon testinin değeri, tedaviniz sırasında kullanılacak olan ilacın dozunun ayarlanmasında önemli bir rol oynayacaktır.

Diğer hormon değerlerinin de kendi içlerinde farklı fonksiyonları vardır. Tüm hormon değerleriniz birlikte incelenerek gerekli analiz bu doğrultuda yapılacaktır. Şimdi bu hormonların ne işe yaradığına ve hormon değerlerinin ne anlama geldiğini inceleyelim:

Folikül Stimülasyon Hormonu (FSH)

Beyinde hipofiz bezi tarafindan salgılanir ve negatif feedback yöntemi ile salgılanmasi sağlanır. Adet döneminin folikuler fazında folikul gelisimini destekler. Menopoza yaklaşıldığı zaman çok yüksek seviyelere çıkar.
FSH değerleri genel olarak aşagıdaki şekilde değerlendirilir:


< 3 : Yumurtlama bozukluklari, hipofiz bezinde sıkıntılar veya tümörr varlığı
3 ile 8 arasi: Normal yumurtalık rezervi
8 ile 11 arasi: Azalmaya başlayan yumurtalık rezervi
11 ile 15 arasi: Düşük yumurtalık rezervi
> 15: Oldukça azalmış veya tükenmekte olan yumurtalık rezervi.

Lüteinizasyon Hormonu (LH)

Adet döneminin ilk yarısının sonlarına doğru salgısı artar. Gelişen foliküllerin ovülasyon’a ulaşmasını sağlar. LH hormonu aynı zamanda ovülasyondan sonra Corpus Luteum’un gelişmesini sağlar. Hastanın normal bir FSH seviyesi olması, folikül gelişiminin düzgün olacağı anlamına gelebilir, fakat LH seviyesindeki bozukluklar, folikül gelişimi olmasına rağmen folikülün ovülasyona ulaşmasını engelleyebilir. Bu yüzden, her iki hormon değerinin de düzgün çalışması gerekmektedir.
LH değerleri aşağıdaki şekilde değerlendirilebilir:

< 7: Normal LH seviyesi
> 7: Olası PKOS gostergesi

Anti-Müllerian Hormon (AMH)

Son zamanlarda over rezervinin en net göstergesi olarak kabul edilir. Yumurtalıklarda bulunan pre-antral ve antral foliküllerde bulunan granulosa hücreleri tarafindan salgılanır. Direkt olarak foliküller tarafindan salgılandigi için, değer ne kadar yüksekse, overlerde o kadar fazla folikül olduğu anlaşılır.

AMH degerleri asagidaki sekilde degerlendirilir:


0- 0.2: Menopozal donem veya Menopoz girisi
0.2 – 0.8: Azalmis over rezervi
0-8 – 2.0: Normal over rezervi
2.0 – 3.0: Yuksek over rezervi
> 3: Cok yuksek over rezervi (PKOS gostergesi)

Estradiol (E2)

Estradiol seviyesi, vucutta sirkulasyonda olan östrojen miktarını ölçer. Östrojen, foliküller tarafından salgılandığı için, düşük estradiol seviyesi, düşük over rezervinin göstergesidir. Normal E2 seviyesi, 25 ile 70 pg/ml olarak belirlenmistir.

Prolaktin (PRL)

Prolaktin, esas olarak gebelik başlangıcında göğüsten süt salınımını sağlayan hormon olarak bilinir. Prolaktin, FSH seviyesini baskılamakla sorumludur. Yüksek Prolaktin değeri, hem yumurta oluşumunu negatif etkileyebilir, hem de hipofiz bezinde tümör olma ihtimalini gosterir. Normal değer, < 24 ng/ml olarak kabul edilir.

Kadın için aynı zamanda, yine adetin 2 ila 4. günleri arasında ultrasonografi yapılması gerekmektedir. Bu bazal ultrasonografi (ultrasound tetkiki) herbir overdeki primordial folikül sayısını göstereceği için over rezervine iyi bir bakış açısı getirecektir. Bu ultrasonografi sırasında sadece folikül takibi değil, aynı zamanda overlerde ve rahim içerisinde gebeliğe engel teşkil edebilecek bir oluşumun olmadığından emin olmak için kontrol yapılması gerekmektedir.

Erkek İçin Gerekli Testler:

Erkek için yapılacak olan ilk etap tetkiki, sperm testidir (spermiyogram). Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2010 standartlarına göre aşağıdaki standartlar belirlenmiştir:

  • Konsantrasyon: >20 milyon/ml
  • Motilite: > 50%
  • Morfoloji: >30% normal yapıya sahip olmalıdır
  • Beyaz küre (yuvarlak hücre): < 1 milyon/ml
  • pH: 7.2-7.8

İlk kez test yapacak olan çiftler için yukarıdaki ilk etap testlerini yaptırmak uygun olacaktır. Fakat tekrarlayan gebelik kaybı olan kişilerde (tekrarlayan düşükler) farklı bir yol izlenmelidir. Gebeliğin devam edememesinin sebeplerinin araştırılması gerekir. Gebelik kayıplarının gerçekleştiği zaman aralığının bilinmesi ve ilk etap testlerinin sonuçlarının yanı sıra, genetik karyotip analizi yapılması ve kromozomların incelenmesi, kadında trombofili gen paneli taraması yapılması gerekli olacaktır.

Tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları için daha ileri seviye araştırma yapılması gerekir. Mesela histerosalpingografi (HSG) tetkiki yapılarak rahmin yapısının detaylı bir şekilde incelenmesi önemli bir adımdır. Bununla birlikte karyotip analizi ve trombofili gen paneli testleri bu hasta grubu için de uygun olacaktır. Ayrıca ileri seviye enfeksiyon testlerinin de yapılmasında yarar vardır.